Hiç unutmuyorum. Beyaz tülbenti Kürt anasının, yalnız ve yorgun kerpiç evinin suskun bahçesinde bitap düşmüş dizlerini dövüp Kürtçe ağıtlar yakmasını. Gözlerinin önünde oğlunu öldürdüler. Gök bile ağlamaya başlamıştı o esnada. Kuvvetli bir şekilde, adeta katilleri hırpalamak istercesine gökten yere dökülen kurşun gibi yağmur damlaları. İşte o sıra avuçlarımda minik çocuklar koşturmaya başladı; incitmeden, yumuşak adımlarla. Nereye koştururlar? Niye koştururlar? Acı içerisinde kavrulan amaçsız sorular. Ama bir şey'den emindim, ağıt Kürt halkı için kıymetliydi. Ölümlerde ağıtlar ile dertlere hemhal olunur, acılar söylenen ağıtlar ile paylaşılırdı.
Muktedirler, Kürtlerin tarihlerini, kültürlerini yaşatmalarını engellemek için türlü faşist politikalara başvurdu ancak Kürtler inadına yılmadı. Bu tek tipçi rejimin savunucuları, tahammülsüz, ırkçı cenah da Kürtler'in kendi tarihleriyle var olmasını hazmedemeyip, bu girişimi günlük pratiklerinde sistematik bir şekilde engellemek istedi. Yakın zamanda, İstanbul Caz festivali'nde, sahnede Kürtçe parça söyleyen Aynur Doğan'a minder fırlatan, linç saldırısına teşne bu ırkçı güruh her şeyi tarif etmiyor mu aslında? Gayet izah ediyor algı perspektiflerini, tıpkı Ahmet Kaya'nın uğradığı vahşi linç saldırısı gibi. Ancak Kürtler inadına tarih ve kültürleri ile sarmaladıkları müziği palazladı; Kürtler için, direnişlerini ürettikleri toplumsal doku'da müzik en önemli yapıdır. Sadece hüzünlü anlarda değil mutlu günlerinde de, Kürtler sevinci ve mutluluğu yansıttığı müzikler ile halay çekerek birbirlerini selamlayıp, tüm inkar ve katliam politikalarına karşı halayı refleks olarak geliştirmişlerdir. Bu gelenek zalim Dehak'ın zulmüne başkaldıran Kawa ve arkadaşlarına kadar dayanır; ateş ve ateş başında direncin tezahürü halay. Ceberut devlet'in dışlayıcı, tanımyan zihniyet ile asimile etmek istediği Kürtler, kendi kültürel kodlarıyla ürettikleri müzikle var olmaya gayret etti. Her gece baskın yiyen Kürdistan'daki onurlu insanlar, tüm baskı ve zulümlere karşı kimliklerini reddetmeyerek dillerini, kültürleri ve tarihlerini yaşattılar. Bu direniş bağlamında müzik onurlu bir durumu sırtlayarak, Kürtlerin bu tavrını kolaylaştırdı.
'Kürtçe ağıtlar çok fazla' demişti bir arkadaşım. Aslında bu tahlil Kürtlerin yaşadığı acının boyutunu özetliyordu. Neden bir halkın dilinde üretilen müzik parçalarında hüzün hayli fazla olur? Köyleri boşaltılan, yakılan, katliamlara uğrayan, işkence gören bir halkın mensupları acı ile beslenir ve doğal olarak acı ile harmanlamış ritüeller, sanat eserleri ortaya çıkarırlar. Kendimi bu tahlillerden soyutlayıp, Amed'in dar ve hüzün kokan sokaklarında hissediyorum. Onlarca acıya tanıklık etmiş, yüzü solgun ve cesur, çoğu kerpiç, gariban evler kucaklıyor beni. Sokak aralarında ayakları yer ile çıplak tokalaşan çocuklar ve her birinin üzerinde Mehmed Uzun'un kollayıcı ruhu beliriyor. Kayboluyorum, kulağıma birileri 'Mihemedo' uzun havasını fısıldıyor, kanlı gözleriyle. Uzaklaşmaya çalışırken kendimi, surlara bağlanan arnavut kaldırımların üzerinde koştururken buluyorum. Keçi burcuna dayanıyor ve vakit kaybetmeden Dicle'yi selamlıyorum. Dicle bile ağıt yakıyor, usulünce kımıldayarak. Neden mi? Ape musa'yı katletmişler, Amed cezaevi'nden yükselen boğuk ve çaresiz haykırışlara tanıklık etmiş, dingin Dicle. Ve umutlu gözlerle bana gülümseyen mağdur ama heyecanlı çocuklar beliriyor. Bir halk başkaldırıyor, hissediyorsun değil mi? Katledildiler, işkence edildiler, tecavüze uğradılar, onuru ve gururuyla oynadılar bir halkın. Ama bu sebat dolu halk yılmadı ve kudretini bazen melek-i tavus'dan aldı bazen ölüme giden direnişçinin ders verir duruşundan.
Bir halk verdiği onurlu özgürlük mücadelesi ile var olmaya çalışıyor. Onca bedel ödedi ama acımasız muktedire boyun eğmedi. Artık Kürtler çok daha rahat müziklerini dinleyip, dillerini konuşuyor. Aklıma Ahmet Kaya geldi. Kendi dilinde müzik yapmak istediğini söyleyip, linç saldırılarına maruz kalan güzel adam Ahmet Kaya. Soğuk bir yaban memlekette hasretinden öldü. Halkı için ölmeyi göze alan onurlu insan Ahmet Kaya'yı selamlayarak yazımı bitirmek istiyorum. Bu halk seni unutmayacak güzel adam. Bu halkın anaları ağıtlar yakmayacak artık. Mutluluk sarmalındaki müzikler ile halaya duracak. Eger xêr bê welatekiwê bıgıhije hemı cihê welât